Tarih Tarihçilere bırakılmayacaksa kime bırakılacak?
Siyasetçilere mi?
Yeni Sevr senaryolarını Türkiye üzerinde uygulama fırsatı kollayanlara mı?
Diyaspora’nın içimizdeki uzantılarına mı?
Yoksa Diyaspora'nın Dünya’nın en uzak köşelerinde oynadığı oyunlarda görüldüğü gibi parlamentolar mı yazmalı tarihi?
Fransızlar bile yaptıkları yanlışı gördüler. Güçlü Ermeni lobisinin yoğun baskısına karşın Fransız parlamentosu soykırım tarihi yazmaktan vazgeçti. İnanabiliyor musunuz: Sarkozy bile tehciri soykırım kabul etmeyeni cezalandırmayı uygun bulmuyor.
Sarkozy yanlıştan dönüyor da, bizim Fransızlar ne yapıyor? Onlar kampanya başlatıyor? Hem de Türkiye’de…
Bu yeni moda tarih yazma kampanyası… Dünya’nın neresinde böyle bir girişim var.
Yap kampanyayı, yaz tarihi… Nasıl istersen öyle bitsin…
Merak ettiğim “özür gurubu” kaç kişiye ulaşırsa tehcir “soykırım” kabulü görecek? Onbin… Yüzbin… Beşyüzbin…
Yani beş yüzbin kişi “bu olmuştur” derse veya “soykırım olduğuna inanıyorum” derse soykırım gerçekleşmiş mi olacak? Taraftarınız ne kadar çoksa o kadar haklı mı olacaksınız?
Tıpkı bir takım taraftarı olmak gibi… Taraftarım çok, öyleyse haklıyım. Bunun başka bir örneği var mı?
Devletin en tepesi de bu tartışmaya dahil oldu. Bu katılım tartışmanın önemi ve boyutunu daha da büyüttü. Cumhurbaşkanlığı makamı “tartışılsın, yarar vardır” der. Başbakanlık “özür dilemek, soykırımı kabul ediyorum anlamına gelir, yanlış girişim” der.
Genelkurmay çok gerekli görmezse bu konularda açıklama gereği duymaz. Önemli sonuçlar yol açabileceğini görmüş olmalı ki, “Yapılanları doğru bulmuyoruz. Yanlıştır. Zarar verebilecek sonuçlar doğurur” şeklinde açıklamayı uygun bulmuş.
Devletin tepesi bile fikir ayrılığına düştü.
Bir tek tarihi bölünmeyi yaşamamıştık. Orada da bölünmeyi başardık.
Soykırımı destekleyenler bir tarafta, yoktur diyenler diğer tarafta… Tam da ihtiyacımız olan şey di…
Okuma-araştırma özürlüyüz. “O diyorsa doğrudur” anlayışı hakim. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmakta üstümüze yok.
Al kalemi eline başla yazmaya… Bir de kamuya seslenme fırsatı verilmişse, konuya hakim olmaman, yetersiz bilgin önemli değildir artık. Uydur, uydur yaz…
“Tarih, tarihçilere bırakılmalı” diyenleri yan çizmekle, kaytarmakla, martaval okumakla suçla… Suçla da tarihi kime bırakılacağından bihaber olduğunu fark etme. Ezberlediğin iki sözcüğü yinele dur… Bu cehalet sana tarihte eşi görülmemiş mertlikteki Çanakkale savunmasına “Çanakkale soykırımdır” dahi dedirtir.
Kampanya ile tarih yazılmaz. Tarih için kanıt-belge, yer-zaman, sebep-sonuç yeterlidir. Bunu bilmek için aydın olmak da gerekmez.
Kampanya ile çarpıtılmak istenen olay nedir? Ermeni tehciri… Yer; belli midir? Evet Anadolu… Sebep; Rus çağrılarına uyan, isyan eden, müdafaadan yoksun Anadolu’da çeteler kurup Türkleri katleden Ermeniler, zaman 1915, sonuç tehcir…
Olay tarih öncesinde geçmiyor. Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanıyor. Kanıtta bol, belge de…
Tarih yazılmıştır ve açıktır.
Ya bu nedir? Bu, olsa olsa Diyaspora’nın yeni bir oyunudur. Diyaspora Türk-Ermeni yakınlaşmasını görmüştür. Ermenistan-Azerbaycan arasında barış umutları yeşermeye başlamıştır. Ve Türkiye Kafkasya’da etkin role girişmiştir. Kafkaslar da barış meltemleri esmeye başlamıştır. Yeminli Türk düşmanlarının besin kaynağı olan kin, nefret, kan, gözyaşının yerini barış, kardeşlik, dostluk duygularının alma olasılığı doğmuştur. Buna izin verilmemelidir?
Kendimize şu soruları soralım: Bu kampanyanın Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretiyle gelişmekte olan Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkısı olacak mı? Veya Karabağ işgali sonu mu bulacak? Azeri-Ermeni barışı mı sağlayacak? Hocalı katliamının acıları unutturacak mı? Ya da Asala’nın katlettiği diplomatlarımızın yarım kalan yaşamlarını geri mi verecek?
Ermeni anayasasındaki Türk düşmanlığı ifadeleri dostluk çağrılarına mı dönüşecek?
Ermeni çocuklarının zihinlerine ekilen kin tohumlarının yerinde sevgi çiçekleri mi yeşerecek? Yine Erivan meydanlarında ayaklar altında ezilen Türk bayrağı kardeşlik gönderine mi çekilecek?
Yine Erivan’da Türk düşmanlığının simgesi haline gelen “soykırım anıtı” “dostluk abidesi”ne mi dönüşecek?
Kampanyanız tarih mi değiştirecek?
Bir Ermeni Türkiye’nin her köşesinde ben Ermeniyim diye haykırabilir. Ya “özür gurubu”na dahil olmuş Türklerden herhangi biri Erivan veya Ermenistan’ın herhangi bir yerinde Türklüğünü yüksek sesle ifade edebilir mi?
Bu sorulara evet diyebiliyorsanız; tarihe rağmen, ben de “özür gurubu”nuza EVET diyeceğim.
Musa Özcan
Siyasetçilere mi?
Yeni Sevr senaryolarını Türkiye üzerinde uygulama fırsatı kollayanlara mı?
Diyaspora’nın içimizdeki uzantılarına mı?
Yoksa Diyaspora'nın Dünya’nın en uzak köşelerinde oynadığı oyunlarda görüldüğü gibi parlamentolar mı yazmalı tarihi?
Fransızlar bile yaptıkları yanlışı gördüler. Güçlü Ermeni lobisinin yoğun baskısına karşın Fransız parlamentosu soykırım tarihi yazmaktan vazgeçti. İnanabiliyor musunuz: Sarkozy bile tehciri soykırım kabul etmeyeni cezalandırmayı uygun bulmuyor.
Sarkozy yanlıştan dönüyor da, bizim Fransızlar ne yapıyor? Onlar kampanya başlatıyor? Hem de Türkiye’de…
Bu yeni moda tarih yazma kampanyası… Dünya’nın neresinde böyle bir girişim var.
Yap kampanyayı, yaz tarihi… Nasıl istersen öyle bitsin…
Merak ettiğim “özür gurubu” kaç kişiye ulaşırsa tehcir “soykırım” kabulü görecek? Onbin… Yüzbin… Beşyüzbin…
Yani beş yüzbin kişi “bu olmuştur” derse veya “soykırım olduğuna inanıyorum” derse soykırım gerçekleşmiş mi olacak? Taraftarınız ne kadar çoksa o kadar haklı mı olacaksınız?
Tıpkı bir takım taraftarı olmak gibi… Taraftarım çok, öyleyse haklıyım. Bunun başka bir örneği var mı?
Devletin en tepesi de bu tartışmaya dahil oldu. Bu katılım tartışmanın önemi ve boyutunu daha da büyüttü. Cumhurbaşkanlığı makamı “tartışılsın, yarar vardır” der. Başbakanlık “özür dilemek, soykırımı kabul ediyorum anlamına gelir, yanlış girişim” der.
Genelkurmay çok gerekli görmezse bu konularda açıklama gereği duymaz. Önemli sonuçlar yol açabileceğini görmüş olmalı ki, “Yapılanları doğru bulmuyoruz. Yanlıştır. Zarar verebilecek sonuçlar doğurur” şeklinde açıklamayı uygun bulmuş.
Devletin tepesi bile fikir ayrılığına düştü.
Bir tek tarihi bölünmeyi yaşamamıştık. Orada da bölünmeyi başardık.
Soykırımı destekleyenler bir tarafta, yoktur diyenler diğer tarafta… Tam da ihtiyacımız olan şey di…
Okuma-araştırma özürlüyüz. “O diyorsa doğrudur” anlayışı hakim. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmakta üstümüze yok.
Al kalemi eline başla yazmaya… Bir de kamuya seslenme fırsatı verilmişse, konuya hakim olmaman, yetersiz bilgin önemli değildir artık. Uydur, uydur yaz…
“Tarih, tarihçilere bırakılmalı” diyenleri yan çizmekle, kaytarmakla, martaval okumakla suçla… Suçla da tarihi kime bırakılacağından bihaber olduğunu fark etme. Ezberlediğin iki sözcüğü yinele dur… Bu cehalet sana tarihte eşi görülmemiş mertlikteki Çanakkale savunmasına “Çanakkale soykırımdır” dahi dedirtir.
Kampanya ile tarih yazılmaz. Tarih için kanıt-belge, yer-zaman, sebep-sonuç yeterlidir. Bunu bilmek için aydın olmak da gerekmez.
Kampanya ile çarpıtılmak istenen olay nedir? Ermeni tehciri… Yer; belli midir? Evet Anadolu… Sebep; Rus çağrılarına uyan, isyan eden, müdafaadan yoksun Anadolu’da çeteler kurup Türkleri katleden Ermeniler, zaman 1915, sonuç tehcir…
Olay tarih öncesinde geçmiyor. Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanıyor. Kanıtta bol, belge de…
Tarih yazılmıştır ve açıktır.
Ya bu nedir? Bu, olsa olsa Diyaspora’nın yeni bir oyunudur. Diyaspora Türk-Ermeni yakınlaşmasını görmüştür. Ermenistan-Azerbaycan arasında barış umutları yeşermeye başlamıştır. Ve Türkiye Kafkasya’da etkin role girişmiştir. Kafkaslar da barış meltemleri esmeye başlamıştır. Yeminli Türk düşmanlarının besin kaynağı olan kin, nefret, kan, gözyaşının yerini barış, kardeşlik, dostluk duygularının alma olasılığı doğmuştur. Buna izin verilmemelidir?
Kendimize şu soruları soralım: Bu kampanyanın Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretiyle gelişmekte olan Türkiye-Ermenistan ilişkilerine katkısı olacak mı? Veya Karabağ işgali sonu mu bulacak? Azeri-Ermeni barışı mı sağlayacak? Hocalı katliamının acıları unutturacak mı? Ya da Asala’nın katlettiği diplomatlarımızın yarım kalan yaşamlarını geri mi verecek?
Ermeni anayasasındaki Türk düşmanlığı ifadeleri dostluk çağrılarına mı dönüşecek?
Ermeni çocuklarının zihinlerine ekilen kin tohumlarının yerinde sevgi çiçekleri mi yeşerecek? Yine Erivan meydanlarında ayaklar altında ezilen Türk bayrağı kardeşlik gönderine mi çekilecek?
Yine Erivan’da Türk düşmanlığının simgesi haline gelen “soykırım anıtı” “dostluk abidesi”ne mi dönüşecek?
Kampanyanız tarih mi değiştirecek?
Bir Ermeni Türkiye’nin her köşesinde ben Ermeniyim diye haykırabilir. Ya “özür gurubu”na dahil olmuş Türklerden herhangi biri Erivan veya Ermenistan’ın herhangi bir yerinde Türklüğünü yüksek sesle ifade edebilir mi?
Bu sorulara evet diyebiliyorsanız; tarihe rağmen, ben de “özür gurubu”nuza EVET diyeceğim.
Musa Özcan
hits